Zürih’in ünlü Tonhalle orkestrasının birinci kemancısı Alican Süner: “Müzik kariyeri uzun süreli bir maraton. Sıkışma noktalarının ötesine devamlılık ve sabırla geçiliyor”

Menekşe Tokyay

1992 Mersin doğumlu klasik keman sanatçısı Alican Süner, 2015 Max Rostal Yarışması ve XXII. Postacchini Yarışması’nda iki uluslararası birincilik ödülü alan, Max Rostal Yarışması’nda Berlin Konzerthaus Orkestrası eşliğindeki Çaykovski konçerto yorumu, Almanya Kültür Radyosu’nda yayınlanan ve yarışmada dinleyici ödülünü de kazanan çok değerli bir keman sanatçımız. Kendisi ayrıca Postacchini Yarışması’nda İtalyan Cumhurbaşkanlığı Madalyasının da sahibi olmuştu. Tüm bu gurur verici başarıların yanı sıra, Süner, 2018 Enescu Yarışması’nda iPalpiti Özel Ödülü, 2008 Mersin Gülden Turalı Keman Yarışması birinciliği ve 2010 Nevid Kodallı Genç Yetenekler Ödülü’ne de layik görülürken, Andante dergisi tarafından “2016 Yılın Genç Müzisyeni Ödülü”ne aday gösterildi.

Almanya’dan, İspanya’ya, İtalya, Hollanda ve İsviçre’ye dek birçok ülkede solo konserler vermiş olan sanatçı, Berlin Filarmoni & Konzerthaus Berlin, Leipzig Gewandhaus, Verona Filarmoni gibi konser salonlarında Konzerthausorchester, Liszt Oda Orkestrası, I Virtuosi Italiani gibi topluluklarla konserler verdi ve İstanbul ve Ankara Müzik Festivali, Kissinger Sommer ve Musica Mallorca gibi festivallerde yer aldı. Öte yandan, oda müzisyeni olarak Nora Chastain, Kolja Blacher, Troels Svane ve Adrian Oetiker gibi sanatçılarla aynı sahneyi paylaştı ve Pierre Amoyal ve Ana Chumachenko gibi ünlü pedagogların ustalık sınıflarına katıldı.

Keman derslerine Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Lili Çumburidze ile başlayan Süner, sonraki yıllarda müzik kariyerine önemli bir katkıda bulunmuş olan bu değerli öğretmenini hep en güzel duygularla anacaktı. Sonraki yıllarda Rengim Gökmen, İbrahim Yazıcı, Cem Mansur, Naci Özgüç, Koral Çalgan ve Işın Metin gibi şeflerle başta İstanbul, Ankara, Bursa ve Mersin’deki devlet senfoni orkestraları eşliğinde Türkiye’nin tüm büyük şehirlerinde konserler vermiş olan sanatçı, 2009’da Mersin ÜDK’dan mezun oldu. 2011 yılına kadar Detmold Müzik Akademisi’nde Prof. Thomas Christian ile lisans eğitimi gördü. Almanya’daki üniversite eğitimine ise Türkiye’nin eski maliye bakanlarından, Boğaziçi Üniversitesi’nde profesör olan, rahmetli Besim Üstünel’in özel bursu ile başladı. Üstünel, genç sanatçıyı 2015’teki vefatına kadar destekledi. “Kendisinin hayali de gençliğinde keman eğitimi almakmış, bu gerçekleşmeyince, onun yerine bir gün bir yetenekli kemancıyı okutmak istemiş,” diye aktarıyor Süner.

Hâlen Berlin Sanat Üniversitesi’nde Prof. Nora Chastain ile yüksek lisans solistlik eğitimine devam etmekte olan Süner, ayrıca Güher & Süher Pekinel’in “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesine 2017-2019 yılları arasında dahil oldu. Şimdiye kadar başta Amati, Gagliano, Gabrielli ve Vuillaume yapımı kemanları kullanmış olan Alican Süner, şu anda Deutsche Stiftung Musikleben’den 1700 C. G. Testore yapımı bir keman ile müzik yolculuğunu sürdürüyor.

2016-2018 yılları arasında Berlin Filarmoni Orkestrası Karajan Akademisi’nde 1. başkemancı Noah Bendix-Balgley ile çalışmış olan Süner, 2019/20 sezonunda Komische Oper Berlin’in 1. başkemancılığı görevini üstlendi. “Bu deneyim, başkemancılığın getirdiği iyi organize olmak, her programa iyi hazırlanmak ve otorite gibi sorumlulukları öğrenmeye başlamamı sağladı” diyen Süner, ayrıca ünlü şef & kemancı Gábor Takács-Nagy’nin yönetimindeki Musikkollegium Winterthur topluluğu ve Stuttgart Devlet Orkestrası tarafından misafir başkemancı olarak çeşitli konserlere davet edildi.

2021 yılının Ocak ayında ise, genç keman sanatçısı, her yıl 30 yaşın altındaki gelecek vadeden bir müzisyene verdiği “Aydın Gün Teşvik Ödülü” ile ödüllendirildi ve Eylül 2020’de Zürih’teki ünlü Tonhalle Orkestrası’nın 1. keman üyeliğine seçildi.

Süner, Türkiye’de son dönemde müzik alanında çok fazla çocuk ve genç yeteneğin keşfedilmesini büyük bir mutlulukla takip ediyor, ancak bir yandan da “Türkiye’nin müzik eğitimi kalitesi bakımından önümüzdeki birkaç sene içinde Avrupa’daki seviyeyi yakalaması çok muhtemel, ama bunun için maddi konuda gerekli makamlarca çok daha fazla çaba sarfedilmesi gerekli” diye not düşüyor.

Uzun soluklu müzik kariyerinde özellikle pandemi döneminde daha da görünür olan sıkışmışlık anlarını devamlılık ve sabırla aştığını belirten genç kemancı, mütevaziliğinin altına zarifçe yerleştirdiği müthiş yeteneğini aşağıda dinleyeceğiniz performanslarıyla da bizlere ulaştırıyor. Zürih’in ünlü Tonhalle Orkestrası’ndaki birinci kemancılık görevini de salgın sonrası canlı konserlerde müthiş bir şekilde yerine getireceğine eminim. Yolu sonsuz açık olsun. Aşağıda kendisini daha fazla tanımanız için keyifli bir söyleşi de sizleri bekliyor:

Kendinizi tanıtır mısınız? Kemanla dostluğunuz nasıl bir ortamda start aldı?

Müzikle tanışmam ve bu yönde bir eğitime başlamam tamamen tesadüfi oldu. Mersin Pirireis İlköğretim Okulu’nda 1. sınıftayken müzik öğretmenimiz olan Ayşe Fahlioğulları’nın okul korosu için bir org ile sınıfları gezip, kulağı iyi öğrencileri seçtiğini hatırlıyorum. Bizim sınıfta sıra bana geldiğinde, Ayşe hoca benim kulağımın absolut olduğunu fark etti, bu yüzden annemleri arayıp bilgilendirdi ve derhal konservatuvar sınavına girmem için ikna etti. Bu şekilde Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı giriş sınavını en yüksek puanla kazandım. Keman çalmama karar verildi ve sonraki on yıl boyunca elinde büyüyeceğim hocam Lili Çumburidze, beni sınıfına aldı.

Neden başka bir enstrüman değil de kemanı tercih ettiniz peki?

Kemanı ben seçmedim, giriş sınavında benim için karar verildi! Benim için verilmiş bu karardan hiçbir zaman pişmanlık duymadım ve başka bir enstrümana geçmek hiç aklımdan geçmedi. Lili hocamın sayesinde çabuk ilerledim, ilerledikçe daha da çalmak istedim kemanı.

Hayatınızda yer etmiş, size ilham kaynağı olmuş keman virtüözleri kimlerdir, neden?

Hayatıma girmiş her büyük kemancının bana bir katkısı oldu. Cihat Aşkın beni küçüklüğümden beri destekledi ve gelişmemi hep takip etti. 2004’te Mersin Gülden Turalı Keman Yarışması’nda tanıştığım Ayla Erduran, sonradan dolaylı yoldan Avrupa’ya gelmemi sağladı ve hayatımı değiştirdi. Bunun dışında David Oistrakh ve Itzhak Perlman gibi virtüözlerin kayıtlarını dinleyerek büyüdüm. Oistrakh halen en büyük idolümdür. Halen Berlin’de hocam olan Nora Chastain bana stil öğretti ve bana Avrupa standartlarını tanıttı. Berlin Filarmoni’de iki sene hocam olmuş olan başkemancı Noah Bendix-Balgley sayesinde de orkestra müzisyenliğiyle ve başkemancılık pozisyonunun sorumluluklarıyla tanıştım.

Keman dalında birçok ödül kazandınız, örneğin Çaykovski konçerto yorumunuz Almanya Kültür Radyosu’nda yayınlandı, İtalyan cumhurbaşkanlığı madalyasının sahibi oldunuz. Onlardan bize bahsetmek ister misiniz?

2015’te iki uluslararası yarışma kazandım, bunlardan birisi İtalya’nın Fermo şehrindeki Postacchini Yarışması idi. Burada tüm kategorilerin birinciliğini kazandığım için bana İtalyan Cumhurbaşkanlığı Madalyası verildi. Diğeri de Berlin’deki Max Rostal Yarışması idi. Final aşamasında Konzerthaus Orkestrası ile çaldığım Çaykovski konçerto, Kültür Radyosu tarafından tüm Almanya’ya naklen yayınlandı. Burada ayrıca seyirci ödülünü ve bir özel ödülü daha kazandım.

Şu ana kadar Avrupa’nın birçok şehrinde konserler verdiniz. Peki aklınızdan hiç çıkmayan konser salonu hangisi oldu ve neden?

Avrupa’da konser verme şansına sahip olduğum Berlin Filarmoni, Konzerthaus, Gewandhaus ve Verona Filarmoni gibi salonların hepsi bende bir etki bıraktı. Ama aralarında en çok sevdiğim ve atmosferini unutamadığım olanı Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Albert Long Hall idi. 2015 Kasım’ında klarnetçi Selin Gürol ve piyanist Kemal Cem Yılmaz ile verdiğimiz o tarihi mekânda verdiğimiz konser ve bizi izlemeye gelen Boğaziçi’nin seyirci kitlesi ve çok özeldi.

Kariyeriniz boyunca ağırlıklı olarak Avrupa’da bulundunuz. Avrupa ile Türkiye arasındaki müzik eğitimini kıyaslarsanız hangi noktalar öne çıkıyor?

Mersin’de Lili hocamdan on yıl boyunca almış olduğum eğitimim beni Avrupa’nın yüksek seviyesine çok iyi hazırladı. Almanya’da bulunduğum son on iki senelik süre içerisinde çok değişik ekolleri tanıdım. Türkiye’deki hocaların da çoğunun yurtdışında çalışmış, eğitim almış, veyahut yurtdışında olan bitenle bağlantılarını sürdüren eğitimciler olduğu için de eğitimin kalitesinin eskiye göre son yıllarda arttığını düşünüyorum. Eskiye göre çok daha fazla genç yetenek görüyoruz, bunlar daha kolay keşfediliyor. Ancak elinden tutulan genç yetenekleri özellikle maddi anlamda destekleyen, değerli enstrüman sağlayan kuruluşların sayısı Türkiye’de maalesef bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunun için yurtdışında daha iyi imkânlar var. Bence Türkiye’nin müzik eğitimi kalitesi bakımından önümüzdeki birkaç sene içinde Avrupa’daki seviyeyi yakalaması çok muhtemel, ama bunun için maddi konuda gerekli makamlarca çok daha fazla çaba sarfedilmesi gerekli.

Peki İsviçre ve Almanya’daki klasik müzik dinleyicisinin ve kültür hayatının hangi özellikleri öne çıkıyor? Klasik müzik Avrupa’da Türkiye’de olduğu gibi “elitist” bir uğraş veya hobi olarak görülmüyor sanırım.

Evet, klasik müzik genel olarak Avrupa’da günlük hayata biraz daha dahil. Bunun yanında her topluluğun da kendine özgü bir dinleyici kitlesi var. On yıldır Berlin’de yaşadığım için buradan bir örnek verecek olursam, Berlin Filarmoni’nin seyirci kitlesi ile, benim de başkemancı olarak çalışmış olduğum Komische Oper’inki birbirlerinden farklı. Filarmoni’ye giden insanların çoğu varlıklı, her hafta birbirinden büyük solistler ve şefler ile çalan bu orkestradan beklentileri çok yüksek. Komische Oper’in dinleyicisi de çok ciddi, ama bu operanın konsepti daha mizahi olduğu için ona göre daha farklı bir dinleyici kitlesine hitap ediyor. Burada ona göre klasik müziğin değişik dinleyicileri var, Türkiye’de ise klasik müzik denince biraz daha genel bir fotoğraf akla geliyor.

Çok değerli pedagogların ustalık sınıfına katıldınız. Bu ustalardan öğrendiğiniz, sizde yer etmiş birkaç öneri, öğüt paylaşabilir misiniz?

Benim keman hayatımı yönlendirmiş üç hocam Lili Çumburidze, Nora Chastain ve Noah Bendix-Balgley oldu. Lili hocam çocukluğumdan beri bana disiplini ve bıkmadan çalışmayı aşıladı. Nora ve Noah ile de müziğin nasıl bir çerçevede, hayatın ne noktasında yer ettiğini öğrenmeye başladım. Disiplinli çalışmak tabii ki çok önemli, ama birinin çalışını ve sanatını besleyecek hayat tecrübelerini de ihmâl etmemek gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Nora bana profesyonelliği ve hangi şartta olursa olsun elinden gelenin en iyisini yapmayı öğretti (ki bu konuda halen öğreneceğim çok şey var!), ve Berlin Filarmoni Orkestrası’nın başkemancısı Noah’ta da o yüksek beklentilerin, baskının nasıl üstesinden gelindiğini dışarıdan izleme fırsatı buldum. Kendime çıkardığım dersler arasında hocalarımdan ne kadar şey öğrenmiş olursam olayım, kişisel tecrübenin yerini hiçbir şeyin tutmadığı var. Eğitimde öğrenilen malzemeler ancak yaşanmışlık ve kişisel terübenin ateşinde pişiyor, bu yüzden herkes kendi tecrübesini yaşamalı.

Eğitiminiz boyunca hangi kurumsal destek mekanizmalarından yararlandınız?

Ailemin durumu olmadığı için, 2009’da Almanya’nın Detmold Müzik Yüksek Akademisi’nde üniversite eğitimime Türkiye’nin eski maliye bakanlarından, Boğaziçi Üniversitesi’nde profesör olan, rahmetli Besim Üstünel’in özel bursu ile başladım. Besim hoca beni 2015’teki vefatına kadar destekledi. Kendisinin hayali de gençliğinde keman eğitimi almakmış, bu gerçekleşmeyince, onun yerine bir gün bir yetenekli kemancıyı okutmak istemiş. 2004’te tanıştığım Ayla Erduran’ın, birkaç yıl sonra gene Boğaziçili olan değerli müzik yazarı Evin İlyasoğlu’na benim hakkımda haber vermesi ve onun da uğraşları sayesinde böyle bir imkân bana kısmet oldu.

Bunun dışında Berlin merkezli Freunde Junger Musiker Derneği’nin bursundan yararlandım. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında da Güher & Süher Pekinel’in “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” programına dahil oldum.

Birçok kemancının hayallerini süsleyen kemanlar kullandınız? Şu anda kullandığınız kemanın özellikleri nedir?

Şu anda 1700 yılından, İtalyan lüthiye Carlo Giuseppe Testore yapımı bir keman kullanıyorum. 30 yaşına kadar kullanma hakkım olan bu güzel enstrümanı bana Hamburg merkezli “Deutsche Stiftung Musikleben” adlı bir kuruluş ödünç verdi.

Başkemancı olmak size ilave bir sorumluluk yüklüyor mu?

2019/20 sezonu arasında ilk profesyonel başkemancılık tecrübemi Komische Oper Berlin’in orkestrasında yaşadım. Bu tecrübe, başkemancılığın getirdiği iyi organize olmak, her programa iyi hazırlanmak ve otorite gibi sorumlulukları öğrenmeye başlamamı sağladı.

Peki sağlığınızda en çok nelere dikkat edersiniz?

Spora ve beslenmeye çok dikkat ederim. Özellikle kaliteli bir spor (her zaman hedeflerime uygun sporlar yapmış olduğum söylenemez) ve fiziksel olarak formda olmak, müzik kariyerini ve mental sağlığı da doğrudan besleyen şeyler olduğundan bunlara çok önem veriyorum. Bizler de bir nevi sporcuyuz, sürekli olarak kaslarımızı kullanıyoruz. Bu yüzden sağlığımıza önem vermeliyiz.

Yeniden en başa dönersek ilk kemanınızı anımsıyor musunuz? Onunla ilk olarak hangi parçayı çalmıştınız?

Konservatuvara ilk girdiğimde kemanım yoktu, uzunca bir süre de kendi kemanım olmadı. Lili hocamın benden büyük olan bir öğrencisinin kullanmadığı üç çeyrek bir kemanla başladım kemana. Ama ilk konserimde hangi parçayı çaldığımı maalesef tam olarak anımsamıyorum.

Kariyerinizde solistlik mi orkestra deneyimi mi ağır basıyor? Bu iki kulvar, sizin mesleki yetkinliklerinizi nasıl besledi?

Eğitimim süresince kendimi hep yarışmalara ve solistliğe hazırladım, ve bu bağlamda kendimi geliştirmek için birçok yarışma yaptım. 2016’da girdiğim Berlin Filarmoni Orkestrası’nın akademisine kadar orkestra ile çok bir bağlantım olmadı. Bu tecrübe ile müzik dünyasında yapılabilecek diğer kariyerleri de görmeye başladım. Her ne kadar önümüzdeki Ağustos ayında Zürih’teki Tonhalle Orkestrası’nda çalışmaya başlayacak olsam da, solistlik kavramı kalbimde her zaman büyük bir yer tutmuştur ve solistliğe en az orkestra kadar önem veriyorum.

Peki yarışmalar, sizin kemancılığınız üzerinde nasıl bir etki doğurdu?

Girdiğim keman yarışmalarının her biri farklı bir tecrübe oldu, bunlar beni hazırlık disiplini ve motivasyon konusunda hazırlamakla beraber benim ne istediğimi, neyi kontrol edip neyi edemeyeceğimi görmemi sağladı. Bu tecrübelerin hepsi için minnettarım.

Müzik tarihinde hangi döneme ışınlanmak isterdiniz ve neden?

Şu anda bulunduğum zamandan oldukça memnunum! Ama elimde olsaydı 50’li, 60’lı yıllara gidip bir yetişkin gözüyle David Oistrakh’ı ve öğrencisi Ayla Erduran’ı canlı dinleyebilmek isterdim.

Önemli yurtdışı deneyimleriniz var. Bunlardan söz eder misiniz? Yurtdışındaki eğitimlere imkanları dahilinde katılmak sizce müzisyenlere nasıl bir açılım sağlar?

Yurtdışında eğitim almak her zaman büyük bir ayrıcalık ve kazanç. Kişinin kendi imkânları dahilinde eğitim alabilmesi finansal olarak son zamanlarda çok zor tabii ki. Ama yetenekli olan herkese böyle bir imkân sağlanması gerçekten çok önemli.

Katıldığınız ustalık sınıfları ışığında, sizce bir keman sanatçısının ustalık sınıflarına erken yaşta katılımı onda nasıl değişimler yaratır?

Ufak yaşta ustalık sınıflarına katılımı destekliyorum, ancak öncesinde kişinin kendi hocası ile bir temel oturtmuş olması gerektiği kanısındayım. Bu sağlandıktan sonra hocanın da aracılığıyla seçilecek ustalık sınıfları erken yaşta tabii ki yarar sağlar. Ama bu konuda çok detaylı yorum yapmaktan çekiniyorum, çünkü ben şu anda bir eğitmen değilim ve benim yerime daha iyi bilgisi olan hocalarım var.

Sahneye çıktığınızda neler hissedersiniz?

Özellikle solist ya da başkemancı olarak performans göstermeden önce çok sabırsız hissederim! Ruhumdan geçeni ve kabiliyetlerimi seyirciyle ve diğer müzisyen arkadaşlarımla paylaşmak şansına erişmiş olmak beni çok mutlu eder.

Keman repertuarınızda olmazsa olmaz besteci ve eseri hangisi?

Şimdiye kadar ısınırken hep Paganini kaprisleri çalmamla anıldım, ve daha da küçükken bu her zaman programımda yer etti. Şu anda ise daha az kapris çalıyorum, ama onun yerine Şostakoviç, Prokofiev ve Mozart bana çok hitap ediyor.

Kemanınızı alıp “çılgın” bir yerde konser vermenizi istesem, nereyi tercih ederdiniz?

Eğer Pazar günleri çalışmam gerekiyorsa, evde komşular rahatsız olduğundan, kemanı alıp parka ya da Berlin’deki Ernst-Reuter-Platz dönel kavşağına gidip orada saatlerce keman çalışırım. Benim için yeterince çılgın bir deneyim oldu!

“Başarılı bir kemancıyım”, çünkü… Bu cümleyi nasıl tamamlardınız? Bu süreçte başarılarınız, neyin sonucu olarak ortaya çıktı?

Müzik kariyerinin bir maraton olduğunu düşünüyorum. Arada depar atmalar da oluyor, ama bu müzik kariyeri uzun süreli bir şey. Bu bağlamda varmak istediğim yönde daha alacak çok yolum var. Beni sıkışma noktalarının ötesine geçirmiş olan şeylerin devamlılık ve sabır olduğunu düşünüyorum. Maalesef korona başladıktan sonra birçok arkadaşımın konserler, dersler olmadığı için enstrümanlarına uzun süreli aralar verdiğini gördüm. Aynı zor durum beni de daha sonra etkilemeye başladı, ama büyük resmi gözden kaçırmamak gerekli ve bir çaresini bulup çalışmaya devam etmeli.

Üstün yetenekli çocukların keman alanında kendilerini geliştirmeleri ve derinleştirmeleri için onlara nasıl önerilerde bulunursunuz?

Bol bol müzik dinleyip, değişik stiller öğrenmeliler. Yalnızca kemana değil, diğer enstrümanların kayıtlarına da yönelmeliler. Mesela ben opera dinlerken sürekli aydınlanma anları yaşıyorum, artık opera dinlemenin müziğin en safi formu olduğunu düşünüyorum. Bir müzisyenin enstrümanıyla “şarkı söylemeyi” öğrenmesi lâzım, bunun için de şan dinlemenin getirisi çok büyük.

Kariyerinizde en başa dönüp değiştirmeyi arzuladığınız hatalar var mı?

Kesinlikle tecrübesizliğimden ve bilgisizliğimden dolayı yaptığım hatalar oldu. Ama bunların hepsi bana bir şeyler öğretti, bu yüzden geriye dönüp hiçbir şey değiştirmek istemem.

Kariyerinizde yakın dönem hayalleriniz ve projeleriniz neler?

Önümüzdeki Ağustos’ta başlayacağım Tonhalle Orkestrası’nın 1. keman sınavını geçtiğimiz Eylül ayında kazanmıştım. Koronavirüs salgını zamanında konserlerin ve sınavların neredeyse hepsi iptal edilmişken böyle büyük bir orkestranın sınavı çok büyük bir şanstı. Burada yaşayacağım tecrübeyi ve genel şefimiz olacak Paavo Järvi ile çalışmayı heyecanla bekliyorum.

Yaşım henüz 28 ve öncelikle profesyonel müzik dünyasına bir yerden giriş yapmak, aynı zamanda solistliğe de devam etmek istiyorum. Gelecekte aynı orkestrada ya da başka büyük orkestralarda başkemancılık fırsatı olursa, tabii ki denemek isterim.

Röportajın linki

Alican Süner

Turkish classical violin soloist Alican Süner

https://www.alicansuner.com
Previous
Previous

Genç müzisyenlerle güzel dünya

Next
Next

2020 Aydın Gün Teşvik Ödülü, keman sanatçısı Alican Süner’in